İnsanlığın tarih boyunca cevabını aradığı bir sorudur.Antik filozoflardan modern psikologlara kadar her insanın aşka dair kendine özgü bir tanımı ve anlayışı vardır.Her insan tarafından farklı şekilde deneyimlenen ve ifade edilen, sonsuz çeşitlilikte anlam ve biçimlere sahip öznel ve soyut bir terimdir.
Aşk, insan varoluşunun mutlak temelidir.Gelişimimiz ve mutluluğumuz doğduğumuz andan itibaren sevgiyle iç içedir.Bu aslında eylemlerimizi ve duygularımızı tanımlayan temel bir denklemdir.Çoğumuz aşkı bir duygu, birine karşı açıklanamayan bir çekim olarak düşünebiliriz.Ancak aşk sadece bir duygudan ibaret değildir.
Aşk, bir başka kişiye karşı duyulan derin bir sevgi duygusu olarak tanımlanabilir.Bu o kadar güçlü bir duygudur ki, doğru şekilde beslenip büyütülürse, karşı konulamaz bir tutkuya dönüşebilir.Aynı zamanda kaybedildiğinde çok acı verici olabilir.Aşk, basit endorfinlerin ve beyin kimyasının ötesindedir.Yüzeyselliğin ötesine geçen, ruhumuzun derinliklerine dokunan bir bağdır.
Psikolojiye göre göre Aşk üç bileşenden oluşur.Yakınlık, tutku ve bağlılık.Yakınlık, yakınlık ve bağlanma duygularını içerir.sırlarınızı ve hayat deneyimlerinizi paylaştığınızda ve bunları başka hiç kimseye yapmayacağınız şekilde açtığınızda olur.Tutku, ilişkinin fiziksel çekim kısmıdır.Bu, midenizde oluşan basit bir gıdıklanmadan, sizi tüketen bir istek duymaya kadar değişebilir.Bağlılık, biriyle uzun vadede birlikte kalmaya yönelik bilinçli bir karardır.Bu üç unsurun bir araya gelmesiyle aşk ilişkisi ortaya çıkar.
Öte yandan filozof Platon ise aşkı, bir şeye duyulan özlemden veya bir şeyin eksikliğinden doğan bir şey olarak yorumlamıştır.Ben, güzellik, bilgelik ya da iyilik gibi sahip olmadığımız bir şeyi arzuladığımız için sevdiğimize inanıyordum.Aşk hakkındaki teorileri, bir şey elde etmek için aşık olduğumuz fikrine dayanır.
Aşkın da farklı aşamaları vardır da farklı evreleri vardır.“Tutkulu aşk” çoğu zaman bir ilişkinin heyecan ve coşku dolu ilk evrelerini tanımlar.Bu evre beyninizin ürettiği endorfinler ve midenizdeki kelebeklerin uçuşmasıyla karakterizedir.İlişki büyüyüp geliştikçe bu tutkulu aşk dönüşür ve “arkadaşlık aşkına” dönüşür.Bu tür aşk, derin bir bağ, uzun vadeli bir bağlılık ve aşkın sadece bir duygu değil, bir seçim olduğu anlayışından oluşur.
Ancak aşk sadece romantik ilişkilerle ilgili değildir,aynı zamanda öz sevgiyle de ilgilidir.Öz sevgi, kendi zayıflıklarımızı ve güçlü yanlarımızı anlamak ve kabul etmekle ilgilidir.Önemli olan kendimizi beslemek, şefkat göstermek ve öz şefkatli olmaktır.Aşkın doğası ve sayısız yorumu hakkında daha çok şey yazabiliriz, ancak gerçek şu ki aşk deneyimi her birey için kişisel ve eşsizdir.Sonuç olarak aşk bir yaşam gücüdür, bizi duygusal, psikolojik ve fiziksel olarak sağlıklı tutan şeydir.
Aşk,bize başkalarıyla bağ kurma ve hayatlarımızı paylaşma yeteneği veren şeydir.Başkalarına yardım etmemizi ve onları önemsememizi sağlayan şey budur.Aşk, sevilen birinin yüzündeki gülümsemeyi görünce duyulan mutluluktur.Hayatı yaşamaya değer kılan şey sevgidir.
Tanımlanması zor, karmaşık ve çok yönlü bir duygudur.Ama karmaşıklığına rağmen hayatımızdaki varlığı yadsınamaz.Aşka dair kişisel yorumunuz veya onu ifade etme biçiminiz ne olursa olsun, kesin olan bir şey var aşk bizi insan yapar ve hepimizi derin ve anlamlı yollarla birbirine bağlar.Aşk olmasa kaybolurduk.İşte bu yüzden sevginin ne olduğunu ve onu hayatımızda nasıl besleyebileceğimizi ve sürdürebileceğimizi anlamak çok önemlidir.
0 comments: